RaPkOlİk
RaPkOlİk
RaPkOlİk
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RaPkOlİk

HOŞGELDİNİZ
 
AnasayfaRapLatest imagesKayıt OlGiriş yap
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
Forum
Galeri
Kent Mekânı Sanatı Olarak Grafiti Empty
mp3
En son konular
» Microsoft Office 2010 TECHNICAL PREVIEW-(Türkiye’de İlk ve Tek)
Kent Mekânı Sanatı Olarak Grafiti Icon_minitimeCuma Tem. 17, 2009 9:43 pm tarafından dj matrax

» Rap Türleri
Kent Mekânı Sanatı Olarak Grafiti Icon_minitimeC.tesi Haz. 13, 2009 6:21 pm tarafından dj matrax

» xp orjinal yapma ........
Kent Mekânı Sanatı Olarak Grafiti Icon_minitimeSalı Haz. 02, 2009 8:06 pm tarafından dj matrax

» video dönüştürme proğramı...
Kent Mekânı Sanatı Olarak Grafiti Icon_minitimeSalı Mayıs 19, 2009 7:19 pm tarafından dj matrax

» Adobe Photoshop CS4 Extended Full Rapidshare
Kent Mekânı Sanatı Olarak Grafiti Icon_minitimePaz Mayıs 17, 2009 2:19 pm tarafından dj matrax

» Lil Kim feat Sisqo - How Many Licks
Kent Mekânı Sanatı Olarak Grafiti Icon_minitimeC.tesi Mayıs 16, 2009 9:29 pm tarafından dj matrax

» Sisqo - Got To Get It
Kent Mekânı Sanatı Olarak Grafiti Icon_minitimeC.tesi Mayıs 16, 2009 9:29 pm tarafından dj matrax

» SISQO - The Thong Song
Kent Mekânı Sanatı Olarak Grafiti Icon_minitimeC.tesi Mayıs 16, 2009 9:28 pm tarafından dj matrax

» Sisqo - Can I Live
Kent Mekânı Sanatı Olarak Grafiti Icon_minitimeC.tesi Mayıs 16, 2009 9:27 pm tarafından dj matrax

Kasım 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
    123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930 
TakvimTakvim

 

 Kent Mekânı Sanatı Olarak Grafiti

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
dj matrax
Administrateur
Administrateur
dj matrax



Kent Mekânı Sanatı Olarak Grafiti Empty
MesajKonu: Kent Mekânı Sanatı Olarak Grafiti   Kent Mekânı Sanatı Olarak Grafiti Icon_minitimePerş. Mart 26, 2009 3:28 pm

'Bir grafitici her şeyden önce zeki olmalı ve hızlı koşabilmeli.' Türkiye'de grafitinin yaygınlaşmasında büyük payı olanlardan Tunç Dindaş böyle diyor.

Çünkü grafitinin her yerde ve her kişi tarafından kabul göreceğinin garantisi yoktur ve grafitici, sanatını uyguladığı duvarın sahibinin 'teşekkürünü' beklemeden oradan ayrılmak zorunda kalabilir. Duvarlara yazıp çizmek, resim ve süsler yapmak bir gasptır. O iş için yapılmamış bir yüzeyi işgal etmek, insanlara aslında orada görmemeleri gereken bir şeyi göstermektir. Grafiti kışkırtıcıdır, baştan çıkarıcıdır, yaramazdır ve cesurdur. Biçimiyle kurumsal olana, geçiciliğiyle yerleşik olana bir muhalefeti vardır. Ve de güzeldir.
International Situationniste dergisi, ilk sayısını 1958'de 'Dünyayı Mahvedeceğiz' vaadiyle çıkardı. Dergi, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden bir grup okumuş gencin kurduğu Sitüasyonist Enternasyonal adlı eleştiri grubunun yayın organıydı. Onlara göre modern kent dediğimiz şey bir yabancılaşma fabrikasıydı. Hayat metaya teslim olmuştu. Sanat bir yalandı. Sitüasyonistlerin istediği güzellik, geçici ama gerçek olanın yaratacağı gerçek bir güzellikti. Dergi sekizinci sayısında Paris'te 1950'li yılların başında çekilmiş bir duvar yazısının fotoğrafına yer verdi. Kentlilere 'asla çalışma' diye sesleniyordu bu duvar. International Situationniste de fotoğrafı 'önemli bir yadigar', 'bir vasiyetname' olarak kutsuyordu.
Bu heyecanlı eleştirmenler dünyayı mahvetmeyi başaramadılar. Ama moder kültüre getirdikleri radikal yorumlar hala hatırlanıyor. Sitüasyonistlerin aradığı geçiciliğe dayalı güzellik, yerleşik ve kurumsal sanatın antiteziydi. Bir duvar yazısına bunca önem vermeleri bu açıdan çok anlamlıydı. Çünkü duvar geçici, gerçek ve hayata yakın bir üretim yapmak için en elverişli ortamlardan biriydi.
Bir kent sanatı olarak doğan grafiti kendini ifade etme, içini dökme, yaratıcılık sergileme yolu olarak günümüz gündelik yaşamında önemli yere sahip. Bu 'duvar sanatı' Batı'daki kadar olmasa da artık bizim kentlerimizde de boy gösteriyor. Kendini 'izin verilen' biçimlerin dünyasından ayıran grafiti, duvarlardan kentlilere haylazca göz kırpıyor, bize başka türlü bir sözün, tercihin, hayatın, dünyanın mümkün olduğunu gösteriyor. Burada hedef tekdüzeliktir ve aslında kentlilerin çoğu buna az çok onay verir. Grafiti hakkında ne düşünürsek düşünelim herkes bir şekilde onun elinin değdiği bir duvarı değmediğine tercih eder.
Grafiti tipografik değeri, bir stili olan yazı demek Tunç Dindaş'a göre. Yani grafitiyi herhangi bir duvar yazısından ayrı tutmak gerekiyor. Bu ayırım biçimde olduğu kadar içerikte de var. İnsan birçok nedenle birçok duvar yazısı yazabilir. Grafitinin en önemli konusu ise isimdir. Bu 'gizli bir meşhur olma duygusu' Dindaş'a göre. 'Kendine seçtiğin bir adı herkesin görebileceği yerlere yazıyorsun. Herkes o adı biliyor ama kimse onun sen olduğunu bilmiyor. Bu çok kışkırtıcı bir şey.' İnsanın kendi adını ama çoğunlukla kendine seçtiği başka bir adı, lakabı, benzetmeyi kentin duvarlarına yazması grafitiyi kentin temel sorunlarından birinin konusu yapıyor: Kalabalık içinde sivrilme, kendini duyurma ihtiyacı.
Mimar Sinan Üniversitesi'ndeki iç mimarlık eğitimini yarıda bırakan ama elinden kalemini (ve sprey boyasını) hiç düşürmeyen 1971 doğumlu Tunç Dindaş, grafitiye ergenlik yıllarında ilgi duymaya başlamış. O dönemde dinlediği break dance albümlerinin kapaklarındaki çizimlerden çok etkilenmiş ama sokaklara çıkıp duvarlara 'adını' yazmaya onu asıl 'Beat Street' adlı film itmiş. Artık bir külte dönüşmüş 1984 tarihli bu kent müzikali, New York'ta yaşayan bir grup gencin hikayesini anlatıyor, kamerasını sokak kültürlerine tutuyor. Filmin değişik konularda yaratıcılık sergilemeye çalışan birçok karakteri var. Bunlardan biri de 'Grafitici Ramon'. Dindaş artık özel durumlar dışında grafiti yapmıyor ama o günleri heyecanla anıyor.
Modern kent yaşamının dünyanın değişik yerlerindeki gençlere benzer sorunlar ya da ilhamlar vermesi yaşadığımız çağ için çok doğal. Türkiye de iletişim olanaklarının artmasının, dünyanın geri kalanıyla daha çok haşır neşir olmasının ve (kendine özgü) kentleşme sürecinin etkisiyle küresel biçimleri yeniden üretiyor ve kendi biçimlerini yaratıyor. Buna uygun olarak büyük kentlerimizin duvarları da giderek renkleniyor.
Tunç Dindaş 1980'lerde yakın arkadaşlarıyla kurduğu grafiti gruplarıyla İstanbul'u yeni bir biçimle tanıştırmış. Duvarlarda artık daha öncekilere benzemeyen yazılar, renkli şekiller, anlam verilemeyen isimler boy göstermeye başlamış. 'İşimiz zordu' diyor Dindaş. 'Sprey boya yoktu, olanaklar çok kısıtlıydı.' Ama o ve arkadaşları grafitinin cazibesine kapılmışlar bir kere. Tunç Dindaş grafitiyi 'hız yapmaya, adrenalini bol sporlara' benzetiyor. Geceleri kimseye görünmeden bir duvara yaratıcılığını boyamak grafiticiye haz ve heyecan veriyor. Hızlı düşünme ve hızlı koşma becerileri de işte burada devreye giriyor.
Atalarımız mağara duvarlarına resimler yapıyordu. Bunlara 'ilk grafitiler' demek durumu abartmak olur ama bu uygulamalar 'yüzeyleri' iletişim ortamı olarak kullanması açısından önemlidir. Duvarlara yazılar yazma ve resimler yapmanın tarihin tüm dönemlerinde yaygın olduğunu görüyoruz. Arkeolojik dönemlerde duvarlara günümüz grafitilerine benzer amaçlarla karalamalar yapıldığı biliniyor. Bu antik duvar yazılarına ve resimlerine 'graffito' deniyor. Bu antik duvar sanatı örnekleri, ait oldukları dönemdeki gündelik hayat ve dil hakkında verdikleri bilgiler açısından çok önemli.
Günümüzdeki anlamıyla ise grafiti 20. yüzyılda, Amerika'da doğdu. Daha önceleri politik eylemciler ve sokak çeteleri seslerini duyurmak ve kendi bölgelerinin sınırlarını çizmek için duvarları kullanmışlardı. Yine 1930'lardan beri serseriler yük trenlerine imzalarını atıyordu. Ama grafiti şimdiki kimliğini 1960'larda Philadelphia, Pennsylvania'da buldu. Bu konuda bilinçli olarak çaba harcayan ilk kişilerin 'Cornbread' ve 'Cool Earl' olduğu söylenebilir. Kentin dört bir köşesindeki duvarlarda boy gösteren bu iki isim halkın ve yerel basının fazlasıyla ilgisini çekmişti. İnsanlar o zamana kadar hiç böyle bir şeyi merak etmek durumunda kalmamıştı. Duvarlara bunları yapanlar kimdi?
Bu yeni anlatım ve estetik biçimi gerçek patlamasını ise New York'ta yaptı. Yeryüzünde nüfusu on milyonu geçen ilk kentte, farklı kültürleri, sınıfları, yaşam biçimlerini buluşturan potada, Yenidünya'nın kapısında. Bu açılardan bir altkültür ya da alternatif kültür estetiği olan grafitinin sıçramasını New York'ta yapması çok normaldi. New Yorklu sanatçılar, grafitiyi kent görüntüsünün ayrılmaz bir parçası yaptılar. Bu konuda tatlı bir rekabet bile oluşmuştu. Vagonların boyanıp yazılması metroyu bir iletişim ağı haline getirdi, farklı mahallelerin sakinleri birbirlerinin işlerinden haberdar oldu ve onlara karşılık verdi. Artık belediyeler için yeni bir kabus doğmuştu.
Richard Goldstein, New York Magazine'de yayımlanan makalesiyle sokak sanatçılarındaki potansiyeli gözler önüne seren ilk kişi oldu. Grafiti, grafik bir zenginlik olarak görülmeye başlanıyordu artık. Ama bir yandan da görevliler duvar sanatlarına karşı giderek daha az hoşgörülü davranıyordu. Grafiti, bu gerilim arasında kah geriledi, kah ilerledi. Bu arada boya sanayi de boş durmadı, anti-grafiti boya sökücüler, duvar koruyucu boyalar icat etti.
Günümüzde dünyanın bütün büyük kentlerinde gece sanatçıları ellerinde sprey boyalarla sokaklara çıkıyor. Yeni tarzlar, renkler, sözler keşfediliyor. Dünyanın dört bir yanındaki grafiticiler dergilerde, internette bir araya geliyor, hatta birbirlerinin kentini ziyaret ediyor. İstanbul da bu hareket içindeki yerini alıyor. Alman 'Kobolt', İngiliz 'Hefa', İtalyan 'Cento' en büyük kentimizin duvarlarına konuk olan ünlü grafiticilerden birkaçı.
Duvar sanatlarından bahsederken 'tag' için de bir başlık açmak gerek. Tag'i hepimiz duvarlardan, telefon kulübelerinden, trafolardan tanıyoruz aslında. Bu kez eline sprey boya değil kalın uçlu marker kalem alan sanatçı, bahsi geçen yerlere 'imza'sını atıyor. 'Tag atmak' ince bir iş. İmza seni yansıtacak, özgün olacak, kolayca okunmayacak, ama bir yandan da tamamen okunmaz olmayacak. Ve tabi ki ilham ne zaman gelirse gelsin uygulama için karanlık beklenecek.
Peki grafiti ve tag için duvar seçerken nelere dikkat etmeliyiz? Onları heyecan verici ve yaratıcı bulabiliriz. Artık neredeyse hastalıklı hale gelmiş 'temizlik' anlayışımıza ve klişelere masum bir dil çıkarma olduklarını da düşünebiliriz. Ama Ayasofya'nın duvarlarında sprey boyalar görmeyi herhalde arzu etmeyiz. Tunç Dindaş grafitinin vandallığa kaymaması gerektiğinin altını çiziyor. Dünyada kimi zaman (ve bazen bile bile) bu sınırları geçenler var. Tarihi eserleri boyuyorlar, giderilmesinin maliyeti bütün kentlilere yüklenecek zararlar veriyorlar. Bu, gerçek bir grafiticinin mutlaka göz önünde bulundurması ve işine duyduğu saygı icabı aşmaması gereken bir sınır.
İngiltere, grafitiye karşı hoşgörünün az olduğu ülkelerden biri olarak tanınıyor. Hollandalı ve İsveçli grafiticiler ise bu konuda nispeten daha şanslı. Berlin'de içine özel grafiti duvarları yapılmış parklar var. Dileyen oraya gidiyor ve yakalanmaktan korkmadan gönlünce yazıp çiziyor. Batı Avrupa ülkelerinin çoğunda 'grafiti suçları'yla ilgilenen özel polis birimleri var. Bir sabah uyanıp duvarını rengarenk bulan kişi bu birimi arıyor. Polislerin gözü bazen o kadar keskinleşiyor ki üslubuna bakarak o grafitiyi kimin yaptığını anlıyorlar. Yakalanan sanatçının vay haline. Suçuna alet ettiği duvarı yine eski rengine boyuyor. Kimi zaman da belediye için zorunlu hizmette bulunuyor, örneğin sokakları temizliyor.
Her şeye rağmen günümüzde grafiti bir kent sanatı olarak rüştünü büyük ölçüde ispat etmiş durumda. Hatta bazı grafiticiler saygı gören sanatçılar olarak sergilere davet ediliyor, sözlerine kulak veriliyor. Grafitinin Türkiye'deki tarihi oldukça kısa ve kent mekanında Batı ülkelerindeki kadar yaygın değil. Ama bizim sokak sanatçılarımız da artık kentten giderek daha çok söz hakkı ve mekan talep ediyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya grafitiye daha çok rastlayabileceğimiz yerler. Samsun'un da bir dönem oldukça aktif olduğu görülüyor. Grafiti daha çok gençlik altkültürlerinin, özellikle de hip hop'un ilgi alanına giriyor. Türkiye'de 1990'lı yılların ortasında adından çok söz ettiren Cartel, Türkiye'de grafitinin gelişmesini ivmelendirmişti örneğin. Aslında grafiti her kentte şu ya da bu şekilde var. Duvarın olduğu her yerde onu boyamak, tekrar yaratmak isteyen biri çıkıyor sonuç olarak.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kent Mekânı Sanatı Olarak Grafiti
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Grafiti tarihi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RaPkOlİk :: HİPHOP :: Graffiti-
Buraya geçin: